Aile Sevgisi

Her insan sevilme ihtiyacıyla doğar. Hepimiz sevilmek isteriz. Birlik özlemimizin giderilmesi için sevilmek isteriz, insan, dünyaya gelmesiyle diğer dünyaya karşı başlayan bir ayrılık kaygısının üstesinden gelmek için sevip sevileceği birilerini arar. Diğer dünyaya karşı insanın hep içinde taşıdığı ayrılık kaygısı ve derin hasret duygusuyla ancak bu dünyadaki sevme sevilme duygusuyla baş edebilir. Sevginin kutsal olduğu öteden beri söylene gelmiştir belki de bu yüzden kutsaldır sevgi. Yaşama sevgiyle tutunabiliriz ancak.

aile sevgisi

aile sevgisi

Bebeklerde bağlanma ilk altı ayda gerçekleşmektedir. Bağlanma sevginin ilk halidir. Bebek doğduğu andan itibaren ihtiyaçlarını gideren anne-babayla ya da bakımını üstlenen kişiyle arasında yavaş yavaş bir bağ oluşturmaya başlar ve altıncı ayda bu bağlanma gerçekleşir. Bağlanma sürecini temel güven duygusunun oluştuğu süreç takip eder. Temel güven duygusu ilk iki yılda oluşur. Temel güven duygusu, oluşmayan bireyler, ileriki yıllarda sosyal-duygusal ilişkilerinde karmasalarla karşılaşır ve sağlıklı bağlar kurmakta güçlük yaşarlar. Anne-babanın çocuğuna karşı en temel görevi; çocuğuna karşı sevgini hissettirmek ve sevmeyi öğretmektir. Çocuğumuzu sevgiyle büyüttüğümüzü sanırız pek çoğumuz. Her anne baba çocuğunu sevmekle birlikte pek az anne-baba çocuğuna sevgisini hissettirmeyi başarmaktadır. Oysa hissettirilmeyen sevgi sevgisizlikle eşdeğerdir. Gerçek sevgi aktarımının yolu; çocuklarla onların sevginizi hissedeceği tarzda gerçekleşen bir yakınlıkla paylaşılan saatlerdir. Çocuklar aslında özde biz yetişkinlerden çok da farklı varlıklar değiller ki! Bir yetişkin, bir diğeri tarafından sevildiğini sonucuna nasıl ki o kişinin sevgisini ifade etmesi, sevilenin kıymet verdiği değerlere kıymet vermesi yoluyla varıyorsa, çocuklar da sevildikleri mesajım bu şekilde alırlar. Çocuklar yetişkinlerle karşılıklı diyaloglar içinde iç dünyalarını paylaşmak, neşe, heyecan, öfke ve hayal kırıklıklarını kendilerinden çok büyük ve önemli gördükleri varlıklara; büyüklere aktarmak isterler. Çocuklar bu istekle yanınıza geldiklerinde, onların bu ihtiyaçlarını sevgiyle karşılamaya çalışın. Sevgi ifade edilmesine rağmen eğer, davranışa dökülerek ile tünüyorsa, ifadesi bulmuş sevgi eylemlerle pekiştirilmemişse, inandırıcılığını er ya da geç sorgulanır. İfade edilen ancak hissettirilmeyen sevgi “kuru bir sevgidir” ve siz bir yetişkin birey olarak bile sevildiğinize kolay kolay emin olamazsınız. Ne zaman ki yapıp etmelerle sevildiğiniz inancınız pekiştirilir o zaman karşınızdaki kişinin sevgisinden kuşku duymazsınız. Ayrıca çocuklarda da yetişkinlerde olduğu gibi sevgi depolarının sürekli doldurulması gerekir. Sevmek bir kerelik bir iş değildir, sürekli emek vermeyi gerektirir.
Bu da yetmez, bunun yanında varlığınızın onaylanmasını, ne kadar özel olduğunuzun yerinde bir sıklık ve samimiyetle dile getirilmesini bekler ve özelliklerinizin farkma varılmasını, takdir görmeyi arzu edersiniz. Çocuklar da böyledir; ancak sevgisini ifade eden, çocuğun sevildiğini hissedeceği etkinliklerde bulunan, takdir ve onay gören aile ortamında yaşama şansını elde etmiş çocuklar sevildiğini hissederler. Sevginin tezahürleri vardır elbet, bunlar; sevgi dolu gözlerle bakmak, dokunmak, öpmek, güzel sözler söylemek, zamam paylaşmak, öncetik vermek, onu düşünmektir.

çocuk sevgisi

Anne-babalar, çocuklarıyla vakit geçirirken, sevgi, onay, takdir sözcüklerini kullanmakta cömert davranmalıdırlar. Hayat karmaşası içinde, çocuklarına içten ve bu güzel sözcüklerle seslenmeyi, sevgilerini bu şekilde iletmeyi yeterince önemsemezler ve bu konuda ihmalkar davranırlar. Çocukların şımaracağı inancı ya da “biz de duymadık böyle şeyler, bir şey olmadı. ” gibi geleneksel bir yaklaşımla çocuklarından onay, sevgi ve takdir sözcüklerini esirgerler.
“İlgi” ve “sorumluluk” sevginin en belirgin en inandırıcı tezahürleridir. Sevginin ilk hali sorumluluk ve ilgidir, dile gelsin ya da gelmesin hepimiz bizi sevdiğini söyleyen insanın bize karşı sorumluluklarını ne kadar yerine getirip getirmediğini bilinçli ya da bilinçsiz sorgular ve tartarız, insan sevdiğini söylediği insamn yaşamıyla, ihtiyaçlarıyla yalandan ilgilenir. Sevmek, sevilene yönelmek, bakmak, sevilenin gereksinimlerine verilen yanıttır. “Sorumluluk”tur sevmek, “yanıt vermeye hazır olmak”. Seven insan yanıt verir. Sevgide sorumluluk diğer kişinin fiziksel ihtiyaçlarıyla olduğu kadar ruhsal ihtiyaçlarıyla ilgilidir.
Çok abartılı ilgi ve sevgi gösterisi yerine; inandırıcı, içten, doğal ve daha alt düzeyde fakat süreklilik gösteren sevgi gösterimi daha sağlıklı bir sevgi iletimidir. Davranışı ve koşullar ne olursa olsun sevginizi sürekli olarak göstermeniz gerekir.
Sevginin en büyük delili, sevginin ilgi içermesidir. Ancak aktif bir ilgi içeren sevgiyi algılanabilir. İhtiyaçlarına ilgiyle duyarlılık gösterilen birey, bu aktif ilgiyi algılama sonucunda ilgisini, enerjisini ve zamanını veren kişiye derin ve güçlü bir sevgiyle bağlanır. Birisiyle aranızda bağ oluşturmanın en etkin yolu o kişiye, niteliklerine hitap eden doğru bir ilgi biçimiyle yaklaşmaktır.
İlgisini esirgeyen, ilgisini ihmal eden kişi sevgisi için ne teminat verirse versin bu bizi etkilemez. Sevgi, sevdiğimiz kişinin yaşamı ve gelişmesi için gösterdiğimiz canlı ve aktif ilgidir. Gerçek ilginin bulunmadığı yerde sevgi de yoktur. Gerçek ilgi ise ciddi bir iştir. Gerçekleşmesi içten bir emeğin verilmesine bağlıdır. Sevgi sözcüğünden belki de ilk anlaşılması gereken şey “emek”tir. Sevmek emek harcamaktır. Emekle büyütmektir. Kişi ancak emek verdiği şeyi sever, sevdiği şey için emek verir. Anne çocuğuna doğmadan önce emek vermeye başlar, bunu doğumdan sonraki sayısız emekler izler. Çocuklarla zaman geçirmenin etkisi araştırmalarda da kanıtlanmış, anne ve bebeği arasında doğumu izleyen ilk günlerde aradaki tensel ve duygusal temasın sağlıklı kişilik gelişimi için gerekli olduğu açıklanmıştır. Tensel temasın, sevgi dolu dokunuşların ve seslenişlerin, kucağa almanın, ağlayan bebeği sakinleştirici etkisi bilinmektedir. Sevginin ilk ifadesi “bakmak”, “ihtiyaçlan ile ilgilenmek”tir.
Sevmek çocuğunuzun kişiliğini keşfetmektir. Yepyeni bir dünyayı, o küçük dünyayı keşfetmekten heyecan duymaktır. Keşfetmek için bakmak gerekir, ingilizce’de “saygı” sözcüğü anlamını “bakmak” fiilinden almış olup, bir insanı olduğu gibi görmeyi açıklar. Sevginin gerektirdiği bakma biçimi, onun eşsiz bireyselliğinin farkında olmak anlamına gelir. Diğer kişinin, olduğu gibi büyümesi ve gelişmesine duyulan ilgidir saygı. Bir insan hakkında bilgi sahibi olmadan, yaşantısını tanımadan o insana saygı duymak olanaklı değildir. Bu durum çocuklarımız için de geçerlidir. Çocuğunuzu, onun özelliklerini, ilgi ve yeterliklerini keşfetmeden, onun kişiliğine ilgi ve saygı gösterecek bilgiyi edinemezsiniz. Sevgi bilgiyle aydmlanmalıdır. Sevginin görüntüsü bilgidir. Bilginin sevgiyle aydınlanabilmesi için dışta kalmayan öze inen bilgi olması gerekir. Bu ancak kendime olan ilgimi aşıp, karşımdaki insanı kendi terimleriyle gördüğüm zaman olanaklıdır. Mesela, açıkça göstermese bile bir insanın kızgın olduğunu bilebilirim. Kaygılı olduğunu ve kendini yalnız hissettiğini anlayabilirim.
Bir başkasına duyduğunuz sevgide, kendinize olan ilgiyi aşmayı beceremedikçe ve sadece ne kadar sevildiğinizle ilgilendikçe, sevmeyi öğrenemezsiniz. Öncelikle ne kadar, nasıl sevildiğinizle ilgilenmeyi bırakmayı öğrenmelisiniz. Kendinizle ilgilenmeyi bırakın, karşınızdakinin özüne inmeyi başarmaya çalışın. Sevgi nesneniz dillendirmese de sezginizle onun yaşadıklarını, beklentilerini ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışın.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
kadın sitesi kategoriler