Kadınların Sahneye Çıkması

Tarihte tiyatronun büyük aşamalar yaptığı önemli dönemlerde, Yunan tiyat­rosunda, Shakespeare çağında, Geleneksel Japon tiyatrosunda ve bizim Ortaoyununda kadın rollerine hep bu rollerde uzmanlaşmış erkek oyuncuların çıktığını görürüz. Bunun aksinin gerçekleşip de kadın rollerini etli canlı gerçek kadınların oynamaya başladıkları zaman sahnedeki erotizm dozunun ciddi sonuçlar doğura­bilecek ölçüde yükseldiğine tanık oluruz.
kadinlarin-sahneye-cikmasi
Kadınların sahnede erkekler tarafından canlandırıldıkları dönemler elbette toplum içinde kadınların oldukça baskı altında bulundukları döneme raslar. Kadınların sahneye çıkışı ilk kez Roma’da gerçekleş­mişti. Bundan sonra ancak Rönesans’ın özgürlükçü havası sayesinde İtalya’da gelişerek tüm Avrupa’yı etkileyen Com-media dell’Arte’de kadın sanatçılar önemli bir yer tutuyorlardı. Bir tuluat tiyatrosu olan Commedia dell’Arte, tiyatro tarihinin belki en ilginç, görüntü sanatlarının özünü en iyi yansıtan olgusudur.

Her ne kadar içtenlikle üstlenilmiş olursa olsun, erkekler tarafından oynanan kadın rollerinin büyük ölçüde üsluplaştırı-larak temsil edildiJclerini tahmin etmek güç değildir. Kökenleri Eski Yunan komedya­sına, hatta bir görüşe göre Karagöz’e kadar uzanan Commedia delPArte’de üç guruba ayrılan roller vardır. Pek gülünç olmayan romantik aşık rolleri, Karagöz Hacivat karşıtlığını sürdüren okumuş Dottore ile esnaf Pantalone ve şamatacı asker, vb. meslek erbabı kişiler ve en son grupta gerçek komik kişiler olarak beliren uşak tipleri.

İşte bu uşak tipleri içinde en ilginç olanları kadın hizmetçilerdir. Ünlü Arlecchino’nun kadın karşılığı olan Colombina gibi çok çeşitli adlar taşıyan cingöz kızlardır bunlar. Şeytana külahını ters giydiren türden olan bu renkli kişilikler, tüm tiyatro tarihinde belki de kadınlar için yazılmış en hoş ve boyutlu rollerdir. Bu akıllı işveli kadın rolleri, dramatik edebiyatı bile etkileyerek Moliere’in, Shakespeare’in yapıtlarındaki kurnaz, esprili kadın hizmetçi rollerinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bunlar çoğu dramlarda aşk öykülerinin ya da trajedile­rin kahramanı olan kadınları sönük bırakacak ölçüde kanlı canlı ve kıvrak oyunlarıyla tiyatro gerçekliğine egemen olmuşlardır.
tiyatrocu-kadin
Göğüslerini cömertçe ortaya koyan dar bir korse altında kalçaların alabildiğine vurgulandığı bol geniş etek içinde hoppa hareketleri ve kıvrak jestleriyle seyirciyi büyüleyen bu kadın oyuncular, Commedia dell’Arte’nin yüzelli yıl süren Avrupa egemenliğini amtlaştırmışlardı. Bunlardan bazıları özel ya da takma adlarıyla çağırılarak seyircilerin gönlünde taht kurarlardı. Örneğin Flaminia adıyla bilinen Orsola Scale, kocasının adı Flaminio olduğu için böyle çağırılırdı. Kadın oyuncuların en ünlüsü olan İsabella Andreini ise aynı zamanda yazar olarak tanınmıştı. Hoppa kadın rollerine çıkma­sına karşın kocasına bağlı ve son derece erdemli bir kadın olarak bilinen bu sanatçı için çağın en önde gelen şair ve düşünürle­rinden Torquato Tasso ve Jakopo Castelvetro soneler yazmışlardı.

Görüldüğü gibi, gerçek günlük yaşa­mın tamamiyle dışında kalan bir sanatçı­nın sadece canlandırdığı kişilikler yüzün­den seyircilerin düş gücünü harekete geçirerek onlar tarafından adeta putlaştırılması, sinema çağına özgü bir olgu değildir. Çağımızda Greta Garbo ya da Marilyn Monroe gibi geçmiş dönemlerde de bir tiyatro sanatçısının, bu kez sahneden yansıttığı olağanüstü erotizme kapılan seyirci tarafından yüceltilerek efsaneleştirildiği olmuştur. Tiyatro sahnelerinin gelmiş geçmiş en büyüklerinden olan Sarah Bernardt de böyle bir büyüye sahipti. 1844-1923 yılları arasında yaşayan sanatçı, bugün bile canlandırmış olduğu belli başlı rollerdeki başarısıyla anılır.

Sahnede klâsik kalıpların, karakter canlandırmada duygusallığın yüceltildiği bir çağda yaşayan Fransız tiyatro sanatçısı, duygusal yeteneği, mıknatıslı kişiliği ve “altın” sesiyle gönüllerde taht kurmuştu. Ünüyle koşut olarak artan kaprislerinden ötürü Comedia Française’den ayrılarak dünya turlarına çıkmaya başladı.

1880-1914 yılları arasında defalarca dolaştığı Amerika Birleşik Devletleri, tüm İskandi­nav ve Avrupa Ülkelerinde yaptığı gösteri­ler, ününün tüm dünyaya yayılmasını sağladı. Arada dönüp Paris’te temsiller veriyor, ilk kez orada sahneye konulan yeni oyunlarda yeni roller alıyordu.

En sevilen rollerinde tarihin kalburüstü kadın kişilerini canlandırmıştı. Bunların arasında Kleopatra, Jean d’Arc, Kamelyalı Kadın, İphigenia vardı. Hamlet rolünü canlandı­ran ilk kadın oyuncu o olmuştu. Fakat ona en çok yaraşan rollerden biri, Racine’in ünlü yapıtı “Phaedra”deki baş roldü. Onu sanatının doruğuna ulaştıran bu rolün sadece ve sadece Sarah Bernhardt’a ait olduğunda eleştirmenler birleşmekteydiler.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
kadın sitesi kategoriler