Sivilce-Akne

Akne Nedir?
Genel olarak ‘sivilce’ adıyla bildiğimiz akne en sık rastlanan cilt problemidir. Her 100 yetişkinin 85’inin hayatının bir döneminde geçip gider, 15’inde ise tedavisi güç bir hal alır.
Akne derimizde bulunan yağ bezlerinin bir hastalığıdır, normalde bu bezlerin salgıladığı yağın deri yüzeyine çıkarak atılması gerekir. Ancak ergenlik döneminde yağ bezi daha fazla yağ salgılar, bu yağın deri yüzeyine geçişini sağlayan kanal yoğunlaşmış bir yağ kütlesi nedeniyle tıkanır. Aknenin temel nedeni bu tıkanmadır.

Aknenin Gelişimi
Bu tıkaç doğal bir boya nedeniyle (kirden değil!) siyahlaşır ve cildimizde zaman zaman gördüğümüz ve sıkmaya çalıştığımız siyah noktalar oluşur. Ancak tek neden bu değildir.
Derimizde ne kadar temizlesek de birçok bakteri bulunur. Bu bakteriler yağ bezlerinin tıkalı olan kanallarından içeri girerek hem varlıklarıyla hem de ortaya çıkardıkları birtakım kimyasal maddeler nedeniyle tıkanmış olan yağ bezinde iltihaba (enflamasyon) yol açarlar.

Akne Kimde ve Neden Oluşur?
12-17 yaş grubundaki hemen hemen herkes, ırktan ve etnik özelliklerden bağımsız olarak akne problemi yaşayabilir. Bu kişilerin çoğu basit tedavilerle akne probleminden kurtulabilirken, daha ciddi durumdakiler uzun süreli tedavi görmelidirler. Ergenlik dönemindeki gençlerin neredeyse %40’ı akne sorunları için bir dermatolog yardımına ihtiyaç duyacak kadar ciddi sorunlar yaşamaktadır.
Pek çok kişide akne sorunu 10-13 yaşları arasında ortaya çıkar. Genelde 5-10 yıl sürer ve 20’li yaşların başlarında geçer. Buna rağmen aknenin 20’li ve 30’lu yaşlarda da devam ettiği, hatta ergenlik döneminde akne sorunu yaşamayan kişilerde yetişkinlikte akne problemi yaşandığı da görülmektedir.
Akne lezyonları en çok yüzde oluşur ama aynı zamanda boyun, çene, sırt, omuz, kafa derisi, kollar ve bacakların üst kısmında da görülebilir.
Ergenlik döneminde görülen aknelerin sebebi, kişilerin çocukluktan gençliğe geçiş döneminde yaşadıkları değişikliklerdir. Fiziksel olgunluğu sağlayan hormonlar, yağ bezlerinin daha çok sebum üretmesine neden olurlar.
Yağ bezleri üzerinde en çok etkili olan hormon androjen hormonudur. Erkeklik hormonu olan androjen, kadınlarda da bir miktar bulunur.
Yağ bezleri, içinden bir kılın büyüdüğü kıl foliküllerinde bulunurlar. Ergenlik döneminde folikülün etrafında bulunan hücreler daha sık dökülürler. Akneli kişilerde, akneli olmayan kişilere göre hücreler daha çok dökülür ve birbirine yapışır. Dökülen hücreler sebumla karışıp birbirine yapıştığında, folikülün ağzını tıkamaktadır. Bu esnada yağ bezleri sebum üretmeye devam etmekte ve foliküller sebumla dolmaktadır.
Buna ek olarak, ciltte yaşayan bir bakteri olan P.acnes, kapalı kıl foliküllerinde, daha kolay ve hızlı bir şekilde çoğalmaya başlar. Bu bakteri ciltte inflamasyona neden olan tahrişler yaratır; bazen folikülün duvarı patlayarak enfeksiyon cilde yayılır. Akne lezyonlarının siyah nokta lardan, sivilcelere, onların da nodüllere dönüşmesi işte bu şeklide olmaktadır.

Aknenin Dört Temel Nedeni
Akne, kıl-yağ bezleri biriminin hastalığıdır.
Yağ bezleri isimlerini ürettikleri yağlı bir madde olan sebum’dan alırlar. Normal şartlar altında sebum, kıl folikülü boyunca ilerler ve cilt yüzeyine çıkar. Akne oluştuğu zaman sebum folikülün içinde kalır ve dışarı çıkamaz. Akneler yağ bezlerinin daha yoğun olarak bulunduğu yüz, boyun, sırt, kolların üstü ve omuzlar gibi bölgelerde daha çok oluşur. Siyah nokta şeklindeki akne lezyonlarına komedon adı verilirken, kırmızı, şişmiş ve irinli lezyonlara papül, nodül ve püstül denilmektedir.

Komedonların oluşmasını sağlayan dört temel etken vardır:

-Hormonlar (androjenler)
-Artan sebum üretimi
-Folikülün içindeki değişiklikler
-Bakteriler

Hormonlar (androjenler):
Akneler genelde, vücut androjen hormonunu daha fazla üretmeye başladığı zaman oluşur. Androjen üretimi 11-14 yaşları arasında en üst seviyeye ulaştığında akneler de artmaktadır. Genç kadınlarda menstrüel döngü nedeniyle değişen hormon seviyeleri aknelerde alevlenmelere neden olmaktadır. Bu değişiklikler yağ bezlerinin androjenlere olan hassasiyetini de etkilemektedir.

Artan sebum üretimi:
Yağ bezleri androjenler tarafından uyarıldıktan sonra daha fazla sebum üretmeye başlarlar. Yağlı sebum, folikülün içinde birikir ve yukarıya doğru hareket eder. Yukarı doğru hareket ederken, normal cilt bakterileri ve ölü cilt hücreleriyle birleşir. Sebum üretimi arttıkça, kıl folikülünün tıkanma ve komedonlara neden olma ihtimali de artmaktadır.

Folikülün içindeki değişiklikler:
Androjen üretimi arttıkça ve yağ bezleri genişledikçe, kıl folikülünün cildin altına doğru uzanan yapısı da değişime uğramaktadır. Normalde ölü hücreler kademeli olarak dökülürler ve cilt yüzeyinden uzaklaşırlar. Ergenlik döneminde hücreler daha sık dökülürler ve birleşip yapışmaya daha müsaittirler, sebumla temas ettiklerinde folikülü tıkayabilirler. Bu durumda sebum ve ölü hücreler folikülde bir tıkaç oluştururlar.

Bakteri
Kapalı folikül, bakterilerin üremesi için uygun bir ortamdır. Özellikle bu ortamda yaşayan bakteri P. acnes bakterisidir. Bu bakteri, sebumla beslenir ve aknesi olsun olmasın herkesin cildinde bulunur. Yağ bezi tıkandığında ve içi sebumla dolduğunda P.acnes bakterisi çok daha çabuk çoğalır. Bakterinin ürettiği kimyasallar folikül içinde ve cilt yüzeyinde inflamasyona neden olur.

Tüm bilgileri birleştirirsek…
Tıkalı foliküller iki çeşit akne oluşumuna neden olabilirler:
(1) komedon, ya da enfeksiyonsuz siyah noktalar, ya da
(2) papül, püstül ve nodül adı verilen enfeksiyonlu lezyonlar

Cilt Yapısı
Cilt, vücudu dışarıya karşı koruyan bir bariyerdir. Aynı zamanda vücut ısısını ve su dengesini korur, çeşitli zararlı maddelerin ter yoluyla vücuttan atılımını gerçekleştirir. Kabaca üç tabakadan oluşur. En altta destek dokusu olan kollajenden, kan damarları ve salgı bezlerinden zengin dermis tabakası yer alır.
Ortada stratum bazale adı verilen sürekli yeni hücrelerin yapıldığı tabaka vardır ki bu hücreler yavaş yavaş cildin üst tabakalarına doğru yolculuk ederler ve yaklaşık 14. günde artık canlılıklarını kaybetmeye başlayarak en üstte birikerek stratum korneumu (boynuzsu tabaka) oluştururlar. Normal bir cildin sağlığını ve güzelliğini sürdürebilmesi için en üstteki ölü hücrelerin sürekli dökülüp yenilenmeleri gerekir. Ancak günümüzde beslenme alışkanlıkları, yeterince su ve taze sebze tüketilmemesi, sigara dumanı, yetersiz egzersiz ve stres gibi etkenlerin de katkısıyla bu ölü hücreler beklenen hızda dökülemez ve tabakalar halinde birikerek cildin üzerini örter, cansız, sağlıksız, mat bir görüntü oluştururlar. Sonrasında siyah noktalar ve komedonlar gelişir. Akneye eğilimli ciltlerde ise bunları sivilceler izler. Güneş ve yaşlanma da orta tabakada hücre yenilenmesini yavaşlatarak ve destek dokusu olan kollajende azalmaya neden olarak cilt sağlığını olumsuz etkilerler.

Genetik Faktörler
Akne genetik özellikler de içeren bir olgudur. Aslında herkes belli bir dereceye kadar akne sorunu yaşayabilir, ama bazı kişilerin kimi akne türlerine genetik bir yatkınlıkları vardır. Eğer anne veya baba ergenlikte ya da hayatının herhangi bir döneminde akne problemi yaşamışsa çocuklarında akne görülme ihtimali daha yüksektir.
Akne tedavisi konusunda özellikle son 15-20 yıl içinde yaşanan gelişmeler sayesinde artık tedavi edilemeyen akne türü kalmamıştır. Eğer böyle bir risk altındaysanız yapmanız gereken onu bir dermatoloğa götürmek ve tedavisini takip etmek olmalıdır.

Kısa Kısa
Akne lezyonları daha çok yüzde görülür, ama aynı zamanda boyun, omuz, göğüs, kafa derisi, kalça, kol ve bacaklarda da görülebilir.
Akne oluştuktan sonra yüzeyde kalan kırmızı leke, bazen ciltte 4-6 ay boyunca görülebilir. Sıcakta ya da egzersiz sonrasında bu iz daha da belirgin bir hale gelebilir.
Akne tedavisi haftalar ya da aylar sürebilir.
Sadece bölgesel tedavi işe yaramaz. Yüzün ve aknelerin yayıldığı bölgenin tümü düzenli olarak tedavi edilmelidir. Böylece yeni aknelerin oluşması önlenebilir.
Akne geçici bir problem değildir. Ancak tedavi edilebilir bir durumdur. Ne kadar kısa süre içinde tedaviye başlarsanız, o kadar kısa zamanda iyileşme başlar.
Akneler bir gecede iyileşmez, cildin tamamen düzelmesi için zaman gerekmektedir.
Akne hemen her zaman kozmetik bir hastalıktır. Genel fiziksel sağlığa zarar veren bir durum değildir.
Akneler ciltte kalıcı izler bırakabilir ve bu da kişinin ruhsal durumunu olumsuz etkileyebilir. Akne hastalarının mutlaka bir dermatolog gözetiminde tedavi olmaları gerekmektedir.
Bugün geliştirilen pek çok ürün ve ilaç sayesinde çocuğunuzun uzun süreli akne problemi yaşamasına ve kalıcı izlere sahip olmasına gerek yoktur.
Akneleri sıkmak kalıcı izlere ve lekelere neden olur.
Erkekler uzun süreli ve daha çok sayıda akne oluşmasına eğilimlidirler.
Yapısal özellikler ve hormonal değişiklikler aknenin en önemli nedenleridir.

Akne Tedavisi Niçin Gereklidir?
Akne tedavisinin en önemli amaçlarından birisi, iyileşmekte olan kist ve nodüllerin cildinizde iz bırakmasını önlemektir. Çünkü izler ortaya çıktıktan sonra cildi pürüzsüz bir hale getirmek oldukça zordur.
İkinci önemli amaç akneli olarak geçirdiğiniz süreyi (bu süre bazı olgularda 10 yıldan çok daha uzun olabilir) kısaltmaktır.
Üçüncü önemli amaç ise aknenin neden olduğu hoş olmayan görüntüden dolayı oluşabilecek sıkıntıyı ve olası psikolojik sorunları ortadan kaldırmaktır.

Akne nasıl tedavi edilir?
Akne, ister hafif ister ciddi olsun dermatoloğunuzun yardımıyla kontrollü ve güvenli biçimde tedavi edilebilir. Ancak farklı türde ve farklı ciddiyet derecesindeki akneler için değişik tedavi seçenekleri vardır.
Dermatoloğunuzun önerilerine uymanız ve tedaviyi bilinçli bir şekilde ve aksatmadan sürdürmeniz gerekmektedir.

İlaç Tedavisi
Reçeteli ilaçlar mutlaka bir dermatolog tarafından yazılmalıdır. Unutmayın ki; en etkili tedavi bile aylar boyunca sürebilir. Akneden şikayetçi olanların %92’si tedavi başladıktan sonra altı ay içinde %80 iyileşme kaydederler. Tedavi, tekrarlanan kürler nedeniyle uzayabilir. Bu konuda sabırlı olmanız gerekmektedir.
1) Deriye yüzeysel olarak uygulanan (topikal) tedavi alternatifleri:
Ergenlik döneminde görülen akneler (fizyolojik akne) genellikle topikal tedaviye iyi yanıt verirler. Ancak topikal tedavinin yanıt vermediği durumlarda ağızdan ilaç tedavisi gerekli olacaktır.

Benzol Peroksit (Benzoyl Peroxide): Benzol peroksit akneye neden olan P.Acnes bakterisini yok etmek için kullanılır. Sonuç vermesi iki hafta kadar zaman alır ve uzun süre düzenli olarak kullanılması gerekmektedir. Yağ üretimini durdurmadığı için kullanıma ara verildiği takdirde akneler tekrarlar. Pek çok losyonda, kremde ve jelde bulunmaktadır. Daha hafif akne vakalarında kullanılması tavsiye edilir.
Salicylic Acid (Salisilik Asit): Salisilik Asit ciltteki hücrelerin anormal olarak kuruyup dökülmesine iyi gelmektedir. Yağ üretimine ya da P.Acnes’ye doğrudan bir etkisi yoktur. Tıpkı benzol peroksit gibi uzun süreli ve düzenli olarak kullanımı gerekmektedir. Kullanımı bıraktıktan sonra akneler yine belirgin hale gelecektir. Piyasadaki pek çok losyon ve kremin içeriğinde bulunmaktadır.
Topikal antibiyotikler: P. acnes’in üremesini durdurarak veya yavaşlatarak enfeksiyonu engellemeye çalışır. Doktorunuz size krem, jel ve losyon şeklindeki topikal antibiyotiklerden birini önerebilir. Topikal antibiyotiklerin, ağız yoluyla alınan antibiyotiklere göre etkisi daha sınırlıdır.
Topikal retinoid ilaçlar: Soyucu etkileri vardır. Gözeneklerin dolmasını engelleyerek akneleri kontrol altına alırlar. Benzol peroksit ve ağızdan alınan antibiyotiklerle birlikte kullanılabilirler. Bu konuda dermatoloğunuzun önerilerini dikkatle uygulamaya özen gösterin.

2) Ağızdan kullanılan ilaçlar:
Ağızdan ilaç kullanımı orta derecede ve şiddetli aknesi olan hastalar için önerilmektedir. Bu tür ilaçlar sıklıkla topikal tedavi ile birlikte kullanıldığında daha iyi sonuç verir.

Oral antibiyotikler: Topikal tedavinin yeterli olamadığı durumlarda topikal tedavi ile birlikte veya yalnız başına oral antibiyotik tedavisi uygulanabilir. Antibiyotik tedavisi akne oluşumunda rolü olan bakterilerin (P. Acnes) sayısını azaltır ve bu bakteriler nedeniyle oluşan iltihaplanmayı ortadan kaldırır.
Oral kontraseptifler (Ağızdan kullanılan doğum kontrol ilaçları): Yağ bezleri kısmen seks hormonlarının kontrolündedir; bu nedenle akne genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Hormonlar ergenlik döneminde hem genç kızlarda hem de genç erkeklerde daha fazla miktarda üretilir. Hormonal tedavide amaç vücudun bu hormonları salgılamasını kontrol altına almaktır. Bu ilaçların kullanımı ile ilgili kararı mutlaka hekiminiz vermelidir. Yalnızca bayanlar için geçerli olan bir tedavi seçeneğidir.
Oral retinoidler: Bu gruptaki ilaçlardan izotretinoin akne tedavisinde çok etkilidir ve yalnızca dermatologlar tarafından reçete edilerek kullanılabilirler. Diğer tedavi yöntemlerine cevap vermeyen ve şiddetli aknesi olan kişilerde başarı ile uygulanmaktadır. Yağ bezlerinin yağ üretimini önemli ölçüde azaltır. Siyah ve beyaz noktaların oluşumunu engeller. Antibiyotik olmamasına rağmen bakteri sayısını ve enflamasyonu giderir. Kullanım sırasında dermatoloğunuzun öneri ve uyarılarına dikkatle uymaya özen gösterin.

Temizleyiciler: Piyasada akneye iyi geldiği söylenen pek çok sabun ve temizleyici ürün bulabilirsiniz. Bu ürünlerden çoğu aslında gereksizdir ve cilde ciddi zararlar verebilir.

Akne İzleri

Aknede iz oluşumu, sanıldığının aksine asıl olarak derin kistlerin ve şiddetli enfeksiyonların olduğu vakalarda saptanmaktadır.
Aknelerin kızlarda ve erkeklerde iz bırakma riski eşittir.
Aknede oluşabilecek izin derecesini önceden saptamak mümkün olmamasına rağmen, erken ve etkili tedavinin iz oluşumunu önlediği bilinmektedir.
Akne izleri, şiddetli aknede vücudun tüm bölümlerinde olabilirse de, göğüs ve sırtta daha belirgindir.
Akneler sıkılmadığı takdirde iz oluşturma ihtimali, büyük ölçüde düşer.

Yetişkinlerde Akne
Akne genelde vücudun erkeklik hormonu olan androjenin yüksek miktarda salgılandığı ergenlik döneminde görülür ve 20’li yaşlarda azalarak kendiliğinden geçer. Ama bazı yetişkinlerde akne problemi 30’lu hatta 40’lı yaşlarda bile devam eder.
Bunun en büyük nedeni hamilelik, menapoz sonucu oluşan hormonal dengesizlikler ve genetik özelliklerdir. Yetişkinlerde görülen akneler dermatoloğa başvurulduğu takdirde tıpkı ergenlik akneleri gibi tedavi edilebilir.

Öneriler

Yorgunluk ve stresin; stres hormonlarını ve dolaylı olarak yağ yapımını artırdığı bilinmektedir. Yorgunluk ve stresten olabildiğince uzak kalmaya çalışın.
Uyku esnasında cilt beslenmekte ve kendini yenilemektedir. Bu yüzden uykunuzu iyi almaya özen gösterin.
Egzersiz herşeyden önce genel sağlık için çok yararlıdır. Kan dolaşımını hızlandırır ve cildin de aralarında bulunduğu hayati organlara daha fazla oksijen gitmesini sağlar. Egzersizden sonra yüzünüzde biriken ve bakteriler için ortam yaratan yağ ve teri mutlaka dikkatlice yıkayın. Aksi takdirde aknelerin artması mümkündür.
Su, vücut ve ciltteki hücrelerin içeriğinin önemli bir bölümünü oluşturur, toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırır ve besinlerin vücutta taşınmasını sağlar. Su içmek akneleri yok etmez ama cildin sağlığını korumaya yardımcı olur.
Saunalardan ve havalandırması olmayan mutfaklardan uzak durun.
Akneleri sıkmayın, üzerindeki deriyi ve iltihaplı kısımları koparmayın.
Ellerinizi sık sık yıkayın. Zaman zaman çok güçlü bir istek duysanız bile akneleri sıkmayın. Okurken, televizyon izlerken ya da ders çalışırken ellerinizin yüzünüzden uzak tutmasına özen gösterin..
Yüzünüzü günde iki defa dermatoloğunuzun önerdiği bir sabunla yıkayın. Havlunuzu her gün değiştirin. (Nemli havlu bakterilerin üremesi için çok uygun bir ortamdır).
Haftada en az iki kez saçınızı yıkayın. Uyurken saçlarınızı yüzünüzden uzak tutmaya çalışın. Gün içinde saçlarını yüzüne değmeyecek şekilde toplayın.
Aşırı güneşlenmeyin.
Dermatologla olan randevularınızı düzenli olarak takip edin. Nelerin denendiğini ve nasıl sonuç verdiğini kaydedin. Tedaviyi yarım bırakmayın.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
kadın sitesi kategoriler