Baba ve Çocuk İlişkileri

Babaların da çocuklarıyla “anne kadar” yakın ilişki içinde olmaları gerekir. “Babaların en son duyması” gereken hiçbir konu olmamalıdır aile içinde, çocuklar gibi çocukların sorunları ortaktır, anne baba için. Burada “babaların en son duymaması” için babalara iş düşüyor. Babalar da çocuklarla aynı yakınlığı yakalayacak şefkat anlayış ve iletişim içinde olabilmeliler. Annelere bu konuda düşen görev ise, babaları çocukların en ufak sorununda bile olayın dışında tutmamalarıdır. Bazen anneler iyi niyetle babaları çocuklarının iç dünyalarından ve reel yaşamlarından uzak tutarlar. Kendi başına bir anne olarak bunu çözebileceğini ve babayı üzüp, öfkelendirmemek gerektiğini düşünürler. Bu yaklaşım biçimi gereksiz ve anlamsız olmasının ötesinde aile içi iletişim ve etkileşime son derece zarar vericidir.

baba çocuk

Anne bir evde sürekli baba ve çocuklar arasında bir köprü vazifesi görüyorsa, annenin yokluğunda baba ve çocuklar birbirlerinden hızla uzaklaşır ve dağılırlar. Yaşamın içinde bu anaç tavrınızın sonucunu kestirememiş olsanız da, babayla çocuklar arasında sürekli istekleri götürüp getiren bir rol üstlenmenizin sonucu ne yazık ki budur. Anne olarak çocuğunuzla ilgili her sorunu kendiniz çözmeye çalışmayın. Bunun anlamı, çocukla- baba arasında, kendiniz ile çocuk arasında olduğu kadar yakın bir ilişkinin kurulmasına izin vermemenizdir. Çocukla babanın birbirlerini tanımasına izin vermemiş olacağınızdan, sevdiklerinize vereceğiniz en büyük zararı farkına varmadan vermiş olursunuz. Babanın ev içindeki rolü, akşam eve gelince şikayet edilecek merciden başka bir görevi olmayan figür olarak kalmamalıdır. Annelerin, çocuk ile ilgili düzenlemeler ve sorumluluklar ile ilgili fazla rol aldığı durumlarda baba, uzakta kalan ebeveyn olarak algılanır. Anne, çocuğun beslenme düzeninden, uyku düzenine, arkadaş ilişkilerinden, ders çalışma becerilerine kadar, her alanda çocuğu takip etmeye çalışırken, bazen etkinliğini ve otoritesini kaybetmiş gibi hissedebilir. Çünkü çocuk her konuda anneden aldığı uyarılara bir süre sonra alışıp tepki vermemeye başlar. Bunun nedeni; daha az gördüğü, yeterince zaman geçiremediği babasını mutlu etmek, onun onayını almak ya da varlığına özlem duyduğu babasıyla arayı açmamak olabilir. Aile içinde, anne babanın tutarlı davranışlar söz konusu olduğunda, bu durumu çocuğunuza uygun dille anlatmanız, istediğiniz tavırlar ve ortak bir aile tutumu benimsemesi önemlidir. Çocuğa davranış kazandırmak için olumlu davranışları olumlu geri bildirim yoluyla pekiştirmek, çocuğa karşı en uygun tutum olan “yetkin aile tutumunun” temelini oluşturur.

Yetkin aile tutumunda ne tamamen ebeveynin baskısı söz konusudur ne de tamamen çocuğun her isteği koşulsuz yerine getirilir. Sahip olduğumuz sayısız yaşam rolünün ve çalışma şartlarının ağırlığını çocuklarımızın küçücük bedenlerini pay etmek, onları ihtiyaç duyduğu ilgi ve yakınlığımızdan bu gerekçelerle mahrum bırakmanın bedeli ileride, çocuklarımızla olan ilişki için son derece risklidir. Aile ve çalışma yaşamındaki ayrılacak zaman, öncelikler çerçevesinde dengelenmelidir ki bir kere eş ve baba rolünü seçmişsek, bu rollerin gerektirdiği yükümlülükleri daha az önemseyecek lükse sahip değiliz. Eve geldiğinizde iş yerinin sorunlarını iş yerinde bırakmayı becerebilirleriyiz. Artık önemli olan, sizle zaman geçirmeye derin bir arzu ve özlem içinde bulunan çocuğunuzla anların tadını çıkarmaktır. Annelik baba olmaktan çok daha kolay girilen bir ruh hali. Çünkü kadınlar, anne olmak için gereken donanıma biyolojik ve psikolojik olarak daha hazırdırlar. Özellikle biyolojik yapı, beyin ve annelik hormonları kadını anneliğe hazırlar. Annenin esirgeyiciliği ve kollayıcılığı, genetik kodlamalarına programlanmış haldedir. Hatta, annenin olası problemleri olduğundan büyük görmesi ve buna göre pozisyon alması bile söz konusu. Özellikle çocuğuyla daha çok vakit geçiren kişilerde, babalık rolünün yerleşmesi kolaylaşıyor, erkeklerin babalık rolüne uyumlarının altı ay sonra gerçekleştiği bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuş durumda. Bu nedenle babaların kendilerini yeni rollerine alıştırmaları için biraz daha çabalamaları gerekecektir.

baba ve çocuk

Babalık çocuğu kucağınıza alır almaz hissedilen bir duygu değildir, emek ve çabayla geliştirilen bir duygudur. Çocuğun günlük işleriyle uğraşma süremizi uzattığımızda, bebeğimizle daha fazla vakit geçirdiğimizde, aradaki bağ da pekişecektir. Bebeğin bakımı konusunda, eşimiz kadar aktif bir ilgi içinde olurken bunun için kendimizi istekli ve gönüllü hissetmek için de yönlendirmeliyiz. Çünkü duygular kontrol edilebilir. Babalık duygusunun hazzını gönlümüzce yaşamak için kendimizi bu role bırakmalıyız. Baba olmak, geçmiş yıllarda, çocuğunu uzaktan sevmek, aileyi geçindirmek, kuralları uygulayan otorite olmak anlamına geldiğinde, o yıllardaki anlayışla büyüyen çocuklar olarak, babalarımızla hiç tanışmadan, birbirimiz hiç keşfedemediğimiz bir mahrumiyetle yaşam içinde savrulduk gittik. Ama bizi ancak uyurken sevmeye ve okşamaya cesaret eden, tenimize çok az dokunan, şefkat dolu sözlerini, “şımarır” endişesiyle ağzından neredeyse hiç duymadığımız babalarımızın eksikliğini hep kalbimizde hissettik.

Bir anne-baba eğitim seminerinde, kendisi artık üç çocuk annesi olmuş, baba ocağından, yuvadan çoktan uçmuş gitmiş bir hanımın gözyaşlarıyla itiraf ettiği o sahneye ilişkin cümleler belki de, söz konusu baba temassızlığmın sebep olduğu derin eksiklik duygusu üzerine söylenecek söz olmamasını bize açık biçimde anlatmaktadır; “32 yaşındayım, babamı bize karşı her zaman haşin ve sevgisiz olarak anımsıyorum, inanılmaz baskıcı bir ortamda büyüdük, bu yüzden erken yaşta evlenmek zorunda kaldım, hep beni baş belası olarak gördüğünü düşünürdüm ve beni sevdiğini hiç bilmiyordum, ta ki geçen yıl aniden hastalandığında, başucunda onu beklerden, elimi tutarak beni ne çok sevdiğini söyleyene dek. O an kulaklarıma inanamadım, babasını kaybetmiş ve yıllardan sonra şimdi ona kavuşmuş küçük bir kız çocuğu gibi boynuna sarıldım ve hıçkırarak ağladım, birkaç saat sonra henüz yeni bulduğum babam gözlerini hayata kapadı. Hoca Hanım babamın beni sevdiğini duymam ve babacığım diyerek ona ilk defa sarılmak için hayatının sonuna gelmiş mi olması gerekiyordu!” Diyerek hâla yakıcı bir sitemin hissedildiği sözlerin haklılığı, orada bulunan bütün katılımcıların gözyaşlarıyla perçinlenmişti. Siz olun ki çocuğunuzla bir baba olarak, ölüme yakın geç kalınmış bir saatte değil yaşamın tam ortasında tanışın. Çocuğunuza sevginizi hissettirmek için çocuğunuzun büyümesini ya da kendi yaşlılık döneminizi beklememelisiniz. Ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişki bir anda olup biten bir eyleme bağlı değildir, süreç isteri emek ister, vakit ayırmak, gerçek bir paylaşım ister. Aile ve çocuk arasındaki ilişki, ortak bir canlı gibidir ve kesintisiz bir ilgi, ihtimam ve bakım ister. Bir başlangıcı, gelişimi ve zenginleşen süreci vardır. Çocuğunuz on iki yaşındayken, bir akşam onunla iletişim kurmaya karar verdiğinizde, çocuğunuz boş bakışlarla ne yapmak istediğinize anlam veremediğinde ve beklediğiniz yakınlığı göstermediğinde, çok geç kalmış olduğunuzu fark ederek, derin bir çaresizlik hissedebilirsiniz. Babalar ve çocukları arasındaki iletişimin, çocuğun genel gelişim alanları üzerindeki etkisi, özellikle babasız ortamda büyüyen çocukların kontrol gurubu olarak seçildiği çalışmalar sonucunda ortaya konulmuştur. Çocuk ile baba arasındaki kaliteli ilişkinin, çocuğun bilişsel, sosyal, duygusal ve cinsel gelişim üzerinde, çocuk gelişimi açısından yadsmamayacak derecede önem ve değere sahiptir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
kadın sitesi kategoriler