Köroğlu Destan’ında Kadın

Köroğlu Destam kökü Orta Asya ve Kafkaslara bağlanan vakalara istinad eden, ama Anadolu’da teşekkül etmiş bir destandır. Muhtelif rivayetleri var­dır. Bunların sayısı 24’ü bulur. Efsanevî bir şahsiyet olan Köroğlu’nun macerala­rım konu alır. Olayların geçmekte oldu­ğu zamanı tayin etmek güçtür. Fakat 16. yüzyıldan beri süregiden CELALÎ vakalarının bu destanının teşekkülünde mühim rol oynadığı söylenebilir.

Köroğlu Destam’nda, Oğuz ve Battal Gazi destanlarına nazaran daha mahdut kadın ve kadın tipine rastlanır. Bu des­tandaki kadınlar, fonksiyon olarak da diğerlerinden farklıdır. Yalnızca Köroğ­lu’nu ve rakiplerini ilgilendirirler.
Sevgili ve eş olarak ve kahraman ola­rak kadın tiplerine Köroğlu Destanı’nda da tesadüf edilir. Bundan başka destan­da kadısın, mutlaka yapılması gereken bir işin başarıyla bitirilebilmesi için, mükâfat olarak ortaya konulusuna da rastlarız.

Eş olarak kadm, Oğuz Destam’nda ol­duğu gibi, sadece eş, sevgili ve eş olmak üzere iki türde mütalâa edilebilir.Köroğlu’nun sazım yaptırmak üzere, Çamhbel’den indiği bir sırada, çeşme başında gördüğü ve evlendiği kız, sadece eş olarak kadm tipini temsil eder. Kö­roğlu onunla evlenir ve daha çocuğu bile olmadan kadım terkeder. Köroğlu’nun bu kadından Hasan isimli bir oğlu olur. Türkistan padişahı Sultan Murad’ın kızı Nigâr Hanım ise, sevgili ve eş olarak kadın tipine örnek olarak gösterile­bilir. Gıyaben Köroğlu’na âşık olmuş­tur. Ona bir mektup bile gönderir.

Köroğlu kıyafet değiştirip, İstanbul’a Nigâr Hanım’m evine kadar gelir. Nigâr Hamm önce onu tanımaz, bir güzel döv­dürür. Ama Köroğlu olduğunu öğrenin­ce izzet ve ikramda bulunur. Beraber Çamhbel’e kaçarlar. Nigâr Hanım aym zamanda merhametlidir. Kaçarlarken ardlarından kardeşi Burcı Sultan yeti­şir. Köroğlu ile savaşırlar. Burcı Sultan esir olur. Fakat Nigâr Hanım’ın şefaa­tiyle serbest bırakılır. Yine yolda Nigâr Hamm’la evlenmek için Müslüman olup, İstanbul’a gelmekte olan Frenk padişahının vezirinin oğlu ile karşılaşır­lar. Köroğlu onu da yener ve esir alır. Ni­gâr Hanım’ın merhameti yine imdada yetişir. Vezirin oğlu da serbest bırakılır. Sonunda Çamhbel’e gelirler ve kırk gün kırk gece düğün yaparak Köroğlu ile ev­lenirler.

Kars hakimi Ahmet Paşa’mn kızı PERİZAD da sevgili ve eş vasfındaki ka­dın tipine dahildir. Köroğlu ona gıyaben âşık olur. Sonraki vakalar Nigâr Hanım meselesinde olduğu gibidir. PERİZAD da Köroğlu’nu önce dövdürür, sonra ilti­fat eder. Birtakım savaşlar neticesinde Çamhbel’e dönerler.

Köroğlu Nigâr Hamm’in müsaadesiy­le PERİZAD’ı da alır. Muhtelif Türk destanlarında varolan kahraman kadın tipi Köroğlu’nda da yer alır.
Erzurumlu Kara Vezir’in kızı Benli Hanım sevgili, eş ve kahraman olarak kadın tipinin en belirgin misâlidir. Köroğlu’nun oğlu Hasan, bu kıza gıyaben âşık olur. Gider kızı kaçırır. Kara Vezir ardlarından ikibin asker gönderir. Ha­san yaralanır ve savaşamayacak duru­ma gelir. Burada sahneye Benli Hanım çıkar. Babasının askerleriyle savaşır. Hasan’ı korur. Nihayet imdada Köroğlu yetişir. Çamlıbel’de Benli Hanım’la Ha­san evlenirler.

Destanda son olarak, kadının mükâfat olarak sunuluşuna rastlarız. Hınıs aşire­ti reisi Hasan Paşa, Köröğlu’nun kır atı­nı getirene yedi kızından birini veya devletinin yansım mükâfat olarak ver­meyi vaadeder. Hasan Paşa’mn bu iste­ği gerçekleşmez, ama onu yenen Köroğ­lu, Hasan Paşa’mn kızım, adamlarmdaı: Deli Mihter’e yine mükâfat olarak ni­kâhlar.
Bolu beyiyle bir savaşta, Köroğlu Bo­lu beyini esir alır. Bolu beyi kızım Köroğlu’nun adamlarından Deli Mihter’e vererek esaretten kurtulur.

Köroğlu’nun İran’dan gelen kervanla­rı soymasından bıkan istanbul veziri Hasan Paşa, onu ölü veya diri getirene kızı Duna Paşa’yı vaadeder. Köroğlu ya­kalanır. Onu kurtarmaya gelen İsa Balı’ya vezirin kızı Duna Paşa âşık olur. Evinde İsa Balı ile ayş ü işret eder. Burada Köroğlu Destanı’nda kadının eski safiyetini kaybettiği görülür. Bu des­tanda NİGAR HANIM, PERİZAD ve DUNA PAŞA örneklerinde görüldüğü üzere, kadın tipleri âşıklarını evlerine ra­hatça alıp “ayş ü işret” edebilen bir gö­rünüme bürünürler.

Nihayet Köroğlu’nu Duna Paşa ile İsa Balı kurtarırlar. Çamhbel’e dönüldüğün­de bu iki şahıs evlenir.

Son olarak Köroğlu Destanı’ndaki ka­dın tipleri üzerine Pertev Naili Boratav’ın mütalâalarım veriyoruz:
“Paris rivayetinde biz, kadının erkeğe arkadaş olduğunu görüyoruz. Köroğlu Destam’nda kadın hem şefkatle dolu, hem de sözü ile kahramana tesir edebi­len bir kadındır. Köroğlu’na mağlup ol­muş Frenk vezirinin oğlunun hayatını Nigâr Hanım kurtarır,’ Kars’dan dönüş­te Köroğlu’nun baskınına uğrayan be­zirgana Perizad şefaat eder. Diğer riva­yetlerde ise Türk kadınını daha iyi görüyoruz. Meselâ Maraş rivayetinde Köroğlu’na arkadaşı sorar: Bir kann var, bir tanesini daha ne yapacaksın? O: Benim gibi bir yiğide iki kadm çok mudur? Biri bana bakar, biri atıma; biri kahvem olur biri tülünüm: biri rakı verir biri.meze!.

Zevce olarak bundan başka türlü te­lâkki edilmeyen kadın coşkun âşk şiirle­rinin muhatabıdır. Sonra, herhalde kadı­nı erkeğe sade itaat, korku bağlamıyor. Köroğlu’nun kanlanna, kahramanın özengisine yüz sürdüren (Özbek Rivaye­ti) saik sadece bu hisler değildir. Kadın derin bir sadakatle erkeğe bağlıdır. Ha­san Bey’in macerasında, Köroğlu’nun Benli Hanım’a (Telli Hamm) şu teklifi­ne,Hasan’dan hayır yok, yaralan felah bulmaz, gel seni ben alayım demesine kızın:”0 ölürse ben de ölürüm” diye ce­vap vermesi gösteriyor ki Zühre, Leyla, Elif gibi kadın tiplerimenşe itibanyle yabancı da olsa Türk halkı tarafından çok benimsenmişlerdir.
Erkeğin de kadına mertliğin icap et­tirdiği bağlarla bağlandığına iki misâl getireceğim: Urfa rivayetinde, Hasan Bey sevgilisini bulunca kızın ona’ ‘gel yi­ğit yatağıma gir” şeklindeki teklifini o reddeder; “ben seni mertçe alıp götür­meye geldim” diye cevap verir. Elâziz rivayetinde ise, buna benzer bir vaziyette Hasan Beğ: “Ben keyf yetirmeye gel­medim, keyf bir gün olur, ben seni ilelebed severim” der.

Türkmen aslını çok muhafaza etmiş olan Özbek rivayetinde göçebelerde ka­dm ve erkeğin münasebetlerini gayet iyi görüyoruz. Türkmen gelini, genç ve gü­zel Ivaz’ı görünce kendisine çirkin bir er vermiş olan talihe lanet eder. Delikanlı­yı seyrederken böyle düşünmekte bir beis görmez, hatta “böyle bir genç ile bir gece kalanın dünyada hiçbir arzusu kal­maz” gibi gayet hür mülâhazalar serdetmekten çekinmez. Karacaoğlan gibi halk şairlerimizin:”Gelin! Küçücük ge­lin! Güzel gelin!” hitapları ile dolu tür­küleri, aşk mefhumunun göçebelerde ne kadar geniş ve serbest olduğunu göste­rebilir.

Yine Özbek rivayetinde bir kızla bir delikanlının evlenme meselesi hakkında görüşmelerini tasvir eden bir parçaya tesadüf ediyoruz: ivaz, Butagöz Ayım’a “Yalnız mısın? Yarin var mı?” diye açık bir sualle başlıyor. Sonra konuşuyorlar. Bu safhanın, hikayede kızın red ile neticelediği malumdur. Kız diyor ki, “Be­nim babam mala mülke bakmaz, dengim gelse beni derhal verir. Sen bir esirsin. Köroğlu’nun oğluyum diye kendim kandınyorsun.”
Köroğlu Destam’nda Anadolu rivaye­tinde olsun, Özbek rivayetinde olsun, bu aşk teminden başka, sevgi un­surlarına da tesadüf ediyoruz. Anadolu rivayetlerinden bilhassa Maraş rivaye­tinde, oğul sevgisi, arkadaş sevgisi çok kuvvetli parçalarla ifade olunmuştur. Fakat bu, asıl Özbek rivayetinde en gü­zel numunelerini veriyor. Hapishanede­ki ivaz’la kızkardeşinin muhavereleri, ‘Gül Ayım’m ağabeyini kurtarmak için yalvarması, paralanması, bir halk desta­nında “sevgi” teminin verebüeceği en güzel parçalardır.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ
kadın sitesi kategoriler